Günümüz çalışma koşullarında artık çalışanlar daha fazla kendilerine ve ailelerine zaman ayıracak vakit istemektedirler. Bu istek hiç de sıra dışı değildir.
Bu isteğe karşı en büyük engel ise işverenin çalışma düzenidir. Çünkü işverenlerin ayakta tutmaları gereken bir işletmeleri vardır. Bu işletmelerin ise ayakta kalabilmesi için içinde çalışan insanlara ihtiyacı vardır. İnsan kaynakları açısından bu konu son dönemlerde git gide önem arz etmektedir. Fakat bu konuya bakış açısını geliştirmemiz gerekmektedir. Sorunun temelini sadece günümüz çalışma şartlarına bağlamak doğru bir yaklaşım olmayacaktır.
Çalışma düzeni şuan sanayi devriminden teknoloji devrimine doğru kaymaktadır. Bu değişim ister istemez çalışma düzenini etkileyecektir. Sanırım konuyu şu bakış açısıyla açıklamak daha doğru olacaktır.
İnsan gücü sanayi devrimi öncesinde aile bireyleriyle birlikte çalışmaktaydı. Yani iş ve aile bir aradaydı. Doğal olarak insan, fiziksel ve duygusal alarak günün her anı aile ile birlikte yaşamaktaydı. Tarım toplumu dediğimiz bu toplumun içinde çok az sayıda aile dışında çalışan insan gücü söz konusu idi.
Bu çalışanlar ya evine çok yakın bir demirci atölyesinde, ya da komşusunun tarlasında çalışmaktaydılar ve yanlarında çalıştıkları kişilerde büyük çoğunlukla akrabaları idi.
Sanayi devriminin oluşması ile atölyecilik mantığından uzaklaşılmış ve büyük yapılı tesisler inşa edilmiştir. Çalışma düzeni bu değişime ayak uydurmak zorunda kalmıştır. Böylece insan on binlerce yıldır çalıştığı düzenden uzaklaşmış ve sevdikleri ile vakit geçiremez olmuştur. Hatta bu değişim öyle devam etmiştir ki; günümüzde büyüyen nüfus ve çevresel faktörlerin etkisiyle insan kendisine bile vakit ayıramaz hale gelmiştir.
Teknolojik devrim tam bu noktada insanın kendisine vakit ayırma isteğini karşılaması için bir gelişim olmuştur. İnsanlar artık teknolojiyi kullanarak işlerini yapmak istemektedirler. Böylece hem daha verimli olmaktadırlar, hem de daha fazla kendilerine ve sevdiklerine vakit ayırabilmektedirler. Esnek çalışma düzeni bu nedenle artık günümüzün vazgeçilmez bir gerçeği olmuştur. Ülkeler çalışma yasalarını bu sisteme uydurmaları gerekmektedirler. İşverenler ise çalışanlarına bu olanakları sağlamak zorundadırlar. Aksi halde gelişmiş iş gücünü elde tutma ihtimalleri söz konusu bile olamaz.
Home ofis çalışma düzeni günümüzde bu olanağı sağlayan en güzel çalışma düzenlerinden biri haline gelmiştir. Çalışanlar teknolojiyi kullanarak evlerinden işlerini yapmaktadırlar. Böylece sevdikleriyle gün içerisinde sürekli birlikte olmaktadırlar.
Gelecek görüşü olan işverenler, personelini işyerinde verimsiz bir şekilde çalıştırmaktansa, hedef vererek işletme isteklerine ulaşmakta ve daha verimli bir çıktı elde etmektedirler. Ayrıca işletme maliyetlerini gözle görülür anlamda düşürmektedirler.
Şüphesiz tüm işlerin bu şekilde olma ihtimali söz konusu değildir. Bazı işlerinde sahada ya da işletme içerisinde yapılması gerekmektedir. Bu işlerde çalışan insanlar ise kendilerini fiziksel ve duygusal olarak daha rahat hissettikleri ortamları tercih etmektedirler.
Eğer işverenler daha verimli bir insan kaynağına sahip olmak istiyorlarsa, uzun çalışma sürelerinden kaçınmalı, teknolojiye yatırım yapmalı, çalışma alanlarını çekici hale getirmelidir. Ayrıca gün içerisinde çalışanın kendisine zaman ayırmasını sağlayan mekânlar tasarlamalıdır. Ayrıca çalışma ilişkilerinde homojenliğe önem vermeli şeffaf, adaletli ve açıklanabilir bir yapı oluşturmalıdır.
Tüm bunları yapmayan işletmelerin teknolojik devrim sonrası ayakta kalma ihtimali söz bile konusu değildir.
Ahmet Koşkan