Eğitimle herkesin bir derdi vardır. Öyle yada böyle eğitim sistemi eleştirilir. Öğrenim hayatında okullar, dersler, öğretmenler hatta sistem bu eleştirilerin hedefi olurken, işletmelerde ise yapılamayan eğitim konuları hedef tahtasına oturtulur. Buraya kadar aslında her şey normaldir. Çünkü ortada bir eğitim vardır ve bu eleştirilmektedir. Şimdi bir de olayın vahim tarafını düşünelim. Ya hiç eğitim yoksa!
“Eyvah eyvah!” biz ne diyoruz?
Eğitim o işletmelerin kapısını çalmaktan çok uzaksa ne olacak?
İşin aslı şuradan çıktı. Son zamanlarda bazı işletme sahiplerinden şu sözleri duyar olduk. “Yönetici olmuş bir kişiye eğitim mi verilirmiş”. Ya da paranın sıcak havasından dolayı “Ben zaten eğitimli personel alıyorum. Ekstra harcama yapmama ne gerek var”. Olayın tarafsız yönü ise, bu işletme sahiplerinin son on yılda büyümüş olmaları ve sıcak para akışı ile bu durumlara gelmiş olmalarıdır. Bu işletme yöneticileri vizyonist bakış açılarını değiştirmezlerse ilk gelen rüzgârda yıkılmaya mahkûm olacaklardır.
Yazımıza konu olan başlığın sebebini size şöyle anlatmak isterim. Bu işletme sahipleri doğal olarak ülkemizin önde gelen insanlarıdır. Bu insanlar birçok değerli yönetici ile sürekli kontak halindedir. Bu görüşmelerde karşılarındaki insanları etkilemektedirler. Maalesef eğitim sistemi ile ilgili görüşlerini de açıkça dile getirmektedirler. Buda “Bulaşıcı Eğitimsizlik Hastalığına” neden olmaktadır. Çünkü çevrelerindeki insanlar ister istemez bu görüşleri kabul etmek zorunda kalmaktadırlar.
Bu olayın çözümü nasıl olacaktır?
İnsan kaynakları birimleri son zamanlarda ciddi anlamda eğitimlere yatırım yapmaktadırlar. Bu yatırımlar hızlı bir şekilde büyümelidir. Bunun en büyük nedeni, sizlerinde bildiği üzere öğrenim hayatından gelen yeni kuşaklar yeterince eğitilmiş gelmemektedir. Bu kuşakların acil olarak kurum içlerinde eğitilmesi gerekmektedir. İkinci en büyük neden ise, eğitime önem veren firmalar yetkinliği yüksek insanları elde etmek için şans yakalamaktadırlar. Çünkü yetkinliği yüksek ve gelecek görüşü olan adaylar, maddi beklentilerden çok kişisel gelişime önem vermektedirler. Bu adaylar kişisel gelişimlerini tamamlayabilmek için eğitime önem veren firmaları tercih etmektedirler.
Son dönemlerde insan kaynakları birimleri, eğitim yönetimi yaparken, eğitimin kendisini anlatmayı unuttular. Bu yüzden eğitim planlarına, eğitimin önemini gösteren eğitimleri de eklemelidirler. Stratejik toplantılarında da muhakkak eğitimin önemi üzerinde durmalıdırlar.
Küçük ve orta boy işletmeler büyük işletme olmak istiyorlarsa, eğitim departmanlarına yatırım yapmalıdırlar. Eğitimi kalite sistemlerin bir gereği gibi görmekten artık vazgeçmelidirler. Bu aşamayı bir tık daha yukarı atma vaktinin geldiğine inanmalıdırlar ve kurum içi akademi merkezleri oluşturmalıdırlar. Hatta yetenek yönetimi ve eğitim birimlerini insan kaynakları içinde özerk hale getirmelidirler. Bu birimlerin bütçelerini bu yönde kullanmalarını sağlamalıdırlar.
Eğitimde tasarrufun zararlı bir yönetim biçimi olduğunu,bunun geri dönüşü olmayan bir yola benzediğini insan kaynakları yöneticileri işletme sahiplerine anlatmak zorundadır.Eğitim departmanları eğitimin etkinliğinin geri dönüşünü iyi hesaplamalıdır. Bu departmanlarda çalışan personeller eğitimin geri dönüşünü sayısal veriler ile desteklemelidirler.
İnsan kaynaklarına ve eğitime önem vermeyen firma sahipleri eğitilmelidir. Eğitim ile bu insanlar elde edilmelidir. Elde edilemediği noktada ise biraz cesaret ile gerekirse insan kaynakları kendi yolunu ayırmayı bilmelidir. Bazen “Bir musibet bin nasihatten iyidir”.
Ahmet Koşkan