Hayat o kadar hızlı hale geldi ki artık her şeyi anlık yaşıyoruz. İyi mi kötü mü? Şimdilik bunu hakkında bir şey diyemiyorum ama çok hızlı yaşıyor ve tüketiyoruz bu bir gerçek. Bu tüketim o kadar korkunç düzeyde ki bilgiyi daha kavrayamadan eskitiyoruz.
Bu kadar anlık bildirimler ile yaşadığımız bu dönemde doğrusu senkron sorunları ile karşılaşmıyor değiliz. Çünkü hayatın her alanı aynı hızda gitmiyor veya gelişmiyor. Elimizin altındaki telefonlar, bilgisayarlar çok hızlı ilerlerken, daha büyük kapsamlı makineler veya süreçler aynı hızda ilerlemiyor.
Hatta insanların bir kısmı diğer bir kısmından aynı hızda hayata ayak uyduramıyor. Buna şöyle örnek verebiliriz. 20 yaşında bir kişinin 45 yaşında bir kişiyle hayata uyumu git gide zorlaşıyor. Çünkü doğal insan fizyolojisi buna zorluyor.
Şimdi bunu neden yazdığımı biraz anlatmak istiyorum. Son zamanlarda yaptığım gözlemler de makine, süreç ve insanın kendisi hayatla uyum sorunu yaşıyor. Bu sorun şuan bir kartopu büyüklüğünde ama önümüzdeki 10 yıl hızla büyüyecek ve bir çığ olacak. İşin daha kötüsü şuan bunun ne anlama geldiğini kimse algılayamıyor. Size bunun ne anlama geldiğini biraz örnekler ile açıklamaya çalışayım.
Öncelikle makinelerdeki son duruma bakalım. İnsanların belki de yüzde 90’nı teknolojiyi elinde cep telefonu veya bilgisayardan ibaret görüyor. Ama gerçekte yaşamamızı ve sanayimizi sağlayan büyük makineleri unutuyorlar. Elimizdeki cihazlar hızla gelişirken bu makineler daha yavaş değişim yaşıyor. Sebebine gelince aslında son derece basit bu sorunun cevabı cep telefonunu yenilemek makineleri yenilemekten binleri bırakın çoğu zaman milyonlarca kez daha ucuz. Yani yatırım maliyeti biraz az diyelim. Şimdi şöyle düşünün elinizde anlık olarak iş yaptığınız bir cihaz var ve onla 24 saat birliktesiniz ama işe gidiyorsunuz ve önünüzde 85 model bir makine var.
Sonrasında ise süreçler, teknoloji süreçlerimizi şüphesiz çok geliştirdi. Tabi bunu geliştirirken de bazı süreçler uyum sağlayamadı, bazı süreçler ise yok oldu. Bunun sebebi ise tam olarak şudur; teknoloji bizi anlık olarak süreçlere zorlarken hayat bizi periyodik olarak süreçlere zorlamaya çalıştı. Yani şuan her şeyi anlık yaşıyoruz. Birisi yazıyor hemen cevap veriyoruz. Herkesin ne yaptığını görüyoruz. İçimizden gelini paylaşıyoruz. Sonucunda 5 dakika geçmeden bu hazlarımız bitiyor.
Dönelim iş veya normal hayata. Yani insana. Bu hayat size ne diyor. Akşama kadar şu kadar üretim yapılacak! Yılsonu hedefimiz bu kadar milyon TL! Performans hedefinizin yılsonunda yüzde 85 olmasını bekliyoruz! Artık ERP sistemlerini kullanmayanları işe almayalım!! Gibi gibi sayısız periyodik örnek gösterebiliriz. Aslında bu örnekler insanın zaman içerisinde belli bir sürede yapabileceği işleri anlatmaktadır. Yani bu işler için insanın periyoda ihtiyacı vardır.
Şimdi şöyle düşünün etrafınız da sizi 24 saat anlık yaşamaya zorlayan şeyler var ve siz bu zorlama ile değişiyorsunuz. Yani anlık bildirimler ve anlık hazlar alıyorsunuz. Belli bir zamandan sonra anlık yaşamadığınız her şey size cazip gelmemeye başlıyor. Yılsonu hedefleriniz bu kadar dendiği zaman yılsonuna daha çok var ne olacak ki gerçekleştirsem demeye başlıyorsunuz. Yani artık periyodik işler, hedefler ya da özel hayatınızdaki şeyler sizi mutlu etmemeye başlıyor. Siz özel hayatta nasıl olur diye düşünürken şimdi size anlık olarak anlatayım. Yazın tatile çıkmak için 6 ay önceden plan yaparken şuan uçağa binip Paris’e gitmek istiyorsunuz. Çok basit cebinizden telefonu çıkarın ve biletinizi alın.
Bu durum bize o kadar çok sorun çıkaracak ki; son bir cümle ile ne demek isteğimi bir kez daha söyleyeyim. Dönemsel performans değerlendirme veya dönemsel hedeflerin sonu geldi. Bu sistemler daha yaşamadan çöktü. Çözüm mü çok basit cep telefonunuzu çıkarın ve hedeflerinizi görün. Tabi yukarıda ki 3 madde buna uyum sağlamayı başardıysa.
Ahmet Koşkan